Yazan: Ersin Uyar, HPE Aruba Ülke Müdürü

Yaşam ve iş arasında var olan geleneksel sınırlar, asıl olarak ‘BT’nin tüketicileştirilmesi’ trendi nedeniyle, bir taraftan da kurumlara ve çalışanlara sağladığı bu esneklik nedeniyle sonsuza dek yeniden çizildi. E-postalar artık yığılmıyor, anlık iletiler birkaç saniyede cevaplanıyor ve uygulamalar hareket halindeki mobil kullanıcılar için uygun hale getiriliyorlar.

Daha az iyi bilinen şey, bugünün kurumları üzerinde mobilitenin kazançlarının boyutudur. Aruba’da biz, bu gelişmeleri ölçmek için genellikle şu soruları sorarız: İşgücüm ne kadar üretken? Mobilitenin işe eleman alma ve elemanı elde tutmaya etkisi nedir? Mobilite kazançları, her yaştan çalışanlar arasında eşit şekilde mi dağılıyor?

İşte bu nedenle kısa bir süre önce Economist Intelligence Unit (EIU) ile global bir işgücü mobilitesi üzerine bir çalışma yaptık. Söz konusu çalışma, çalışanların kuruma bağlılığını artıran ve kurumun finansal sonuçlarını destekleyen mobil optimizasyonu teknolojilerine yapılan yatırımın kazançlarına ilişkin faydalı bilgiler sağladı.

GenMobile Yaşı Olmayan Bir Nüfus Kesimidir
İlk olarak çalışma, Y kuşağının mobilite özelliklerinden en fazla faydayı sağladığı şeklindeki yanlış bir kanıyı ortaya çıkardı. Bu kanı açıkça yanlış.

Bunun yerine araştırma, 18-65 yaş aralığındaki çalışanların, mobilite ve mobile uygunlaştırılmış işyerlerinin önemi konusunda son derece benzer yaklaşımlara sahip olduklarını gösteriyor.

Bulgular arasında şu da var: Çalışanların yüzde 100’ü bir akıllı telefona sahip, ya işverenin verdiği akıllı telefonu veya her ikisini birden kullanıyorlar.

Başka bir ifade ile tüm çalışanlar şimdi, doğum yılı yerine mobil cihazlara yatkınlıkları ile en iyi tanımlanan yaşsız bir nüfus kesimi olan GenMobile’dırlar.

Hangi teknolojinin işlerini etkilediğini düşünen karar vericiler için bu GenMobile bulgusu abartılmamalıdır. Her çalışan mobil özelliklidir, bir kurumun bunun avantajını kullanıp kullanmamasının iş performansı üzerinde doğrudan bir etkisi vardır.

Açıkçası bu bulgular, işyerinde mobilitenin uygun hale getirilmesinin, kurumsal başarı açısından şimdi stratejik bir zorunluluk olduğuna işaret ediyor.

Mobile Uygunlaştırma Şimdi Wi-Fi’nin Ötesine Gidiyor
İkinci olarak, işyeri mobilitesini uygunlaştırmanın, yüksek performanslı bir Wi-Fi sağlamanın ötesine geçtiğini anlamak önemlidir. Bu, her kurumun yenilikçi olması için temel bir gereksinim olan ve üniversite kampüslerinde bulunan yaratıcılık ve işbirliği ruhunu güçlendiren araçların ele alınması ve bunların organizasyonunuzda yaygın bir şekilde hazır hale getirilmesi ile ilgilidir.

Örneğin çalışmamız, öncü mobil şirketlerin, ayak üstü sohbetlerini verimli bir grup aktivitesine dönüştürmeye izin veren Skype for Business gibi çalışma esnekliği ve işbirliği sağlayan araçları sağlamada iki kat daha iyi olduklarını gösterdi.

Ayrıca, her yerde her zaman aynı masayı birkaç kişinin paylaşması (hot desking) gibi işyeri tasarımlarını desteklemede üç kat daha iyiler. Böyle işyerleri, çalışanlara belirli bir günde belirli bir proje için uygun olanlarla etkileşimde bulunma seçenekleri sunuyor.

Mobile uygunlaştırılmış şirketler başka avantajlara da sahipler, bunlardan bazıları şunlardır:
• Çalışma/yaşam dengesinde 1.5 kat daha iyi.
• Yenilikçiliği ve yaratıcılığı desteklemede 2.5 kat daha iyi.
• Çalışanlarından en fazlasını elde etmede iki kattan daha iyi.

Yılda Kişi Başına 320 Saat Kazanç
Çalışma, şirketlerin güçlü bir mobil ortamdan bekleyebilecekleri verimlilik kazançları hakkında ne söylüyor? Oldukça çok şey.

Mobilite için uygunlaştırılmış şirketlerde, sekiz saat süren projeler yaklaşık yedi saatte tamamlanıyor. Bu, organizasyonun boyutu, tipi veya bölgesi ne olursa olsun, kişi başına yaklaşık bir saat veya %16’lık net bir kazançtır.

Buna göre, sekiz saatlik bir işgünündeki yüzde 16’lık verimlilik kazancı, standart tatillerde göz önüne alındığında yılda 320 saatlik bir kazanç sağlar. Bu, çalışan başına sekiz haftadan fazla bir sürenin kazanılması demektir.

Bu ölçekte bir kazanç çok büyüktür. 10,000 çalışanı olan global bir organizasyon için bu verimlilik kazancı yılda 3.2 milyon saat veya 80,000 haftadır.

Üst Düzey Yetenekleri Çekme ve Elde Tutma Üzerine Etkiler
Verimliliğin ötesinde, işverenlerle konuştuğumuzda genellikle yenilikçiliği teşvik etmek için doğru yeteneği çekmenin ve elde tutmanın önemine değiniyorlar. Ana piyasalarda rekabet oldukça sert. Bazı kurumlar, en iyi çalışanlar için sürekli mücadele etmek zorunda kaldıklarını söylüyorlar.

Çalışmamız bunun nedenlerini de gösteriyor. Genelde mobilite cephesinde yer alan şirketler, çalışanları çekmede üç kat daha iyiler. Ayrıca elemanları elde tutmada daha yüksek oranlara sahipler, %21 daha fazla çalışan sadakati bildiriyorlar.

Çalışanlar açısından bakıldığında, bütün çalışanların dörtte biri (%25), güçlü mobilitenin bir işi kabul etmede ana faktör olduğunu söylüyorlar. Bölgesel olarak bu etki daha da artabiliyor. Örneğin, çalışanların üçte biri, mobilitenin karar vermede en önemli faktör olduğunu söylüyorlar, oran Almanya’da (%36), Japonya’da (%38).

Bu, en iyi yetenekli çalışanlara sahip olmanın, mobiliteye uygunluk gerektirdiği anlamına geliyor. Aynı şekilde mobilitenin sınırlandırılması da, mevcut çalışanların sınırlanması – veya hatta işten soğutulması – anlamına geliyor.


“Mobile-first” işyerlerinin yaratılmasının vurgulanmasına rağmen, araştırmamız, bütün şirketlerin sadece yüzde 11’inin mobile uygunlaştırılmış olduğunu gösteriyor. Aksine, organizasyonların %50’si, mobilitede eğrinin arkasında kalmaya karar vermişler.

Mobilite liderleri için bu, kitlenin önünde kalmak için yatırımların sürmesi gerektiği anlamına geliyor. Yenilikleri benimsemek ve var olan sistemleri en üst düzeye çıkarmak da aynı oranda önemlidir.

Diğer bütün şirketler, yaklaşımı değiştirerek önemli kazanımlar elde etmeyi sürdürüyorlar. Mobiliteyi geliştirmek için yapılan dikkatli ve stratejik yatırımlarla, rakiplere göre pazardaki konumunu iyileştirmek için büyük fırsatlar elde edilebiliyor.